Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal’in, aramızdan ayrılışının 86. yılındayız. 10 Kasımların, Mustafa Kemal’in 57 yıllık hayatını, mücadelesini, milletimize kazandırdıkları ve kazandırmak istediklerini doğru anlama bakımından önemi büyüktür. Bu meyanda Mustafa Kemal’in bize ve ülkemize kazandırdıklarının mutluluğu ile yeni bir 10 Kasım’ı yaşıyoruz. Mustafa Kemal’in ölümünün 86. yıldönümünde her 10 Kasımda olduğu gibi bu yıl da yine anıyoruz.
Mustafa Kemal, 20. yüzyılın başlarında bilim ve teknolojinin önemini tespit etmiştir. Kurtuluşun ekonomik bağımsızlıktan, ülkenin her bakımdan kalkındırılıp güçlendirilmesinden geçtiğini belirtmiş, batı uygarlığının biliminden, teknolojisinden yararlanarak, bunları özümseyerek çağdaş uygarlık düzeyine çıkıp, bu düzeyi de aşmayı milletinin önüne amaç olarak koymuştur. Mustafa Kemal bu amacı daha somut olarak “Davamız, en medeni en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir”. Şeklinde ifade etmiş ve refah toplumu olmayı hedef göstermiştir.
Gerçekten de 1920 ile 1938 yılları arasında sağlanan gelişme ve değişmeler, hem milletin birbiriyle kucaklaşması, hem de çağ ile yarışmak düşüncesiyle temellendirilmiştir. Uygulanması da milletin çağdaşlaşmaya katılması ve ona
katkıda bulunması şeklinde olmuştur.
Mustafa Kemal’in, Türk milletini büyük bir atılıma hazırladığı ve yönlendirdiği yüzyılda Avrupa ve Asya’nın pek çok ülkesinde, totaliter rejimler veya
diktatörlükler bulunuyordu. Böyle bir dünyada Atatürk, yabancı bir gazetecinin
sorusuna “Ben kalpleri kırarak değil, kazanarak hükmetmek isterim” diye cevap
vermiştir.Aynı çağda yaşayan, gerek kendi milletleri, gerekse dünya için endişe ve
korku kaynağı olan liderler, bugün ya unutulmuş ya da kötü miraslarıyla anılır
olmuştur. Mustafa Kemal ise, sevgi ve saygı uyandırarak, Türk milletini, çağ ile
tanıştırmaya gayret edip varlığını teminat altına almaya yöneltmiştir. “Muasır
medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak” hedefi ise çağın akışına yön verme
düşüncesinin bir göstergesidir.
Yalnız 10 Kasımlarda değil, her daim, Mustafa Kemal’in mücadele azmi, bizlere yüklediği sorumluluklar ve gösterdiği hedefler tekrar tekrar konuşulmalıdır.
Ülkemizin en zor anında bile düşünüp ortaya koyduğu milli hedef ve stratejilerin
hatırlanması, bu tür çabaların anlam ve değerinin çok iyi bilinmesi, Mustafa Kemal’in ebedi istirahatgâhında huzur içinde yatması bakımından da önemlidir.
Konuşmama . Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle son vermek istiyorum. “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler,
bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki
gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi
rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk milleti için yapmak
istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni
benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul
ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.”
Bu düşüncelerle Mustafa Kemal’in ebediyete intikalinin 86. yıldönümünde bir
kez daha rahmetle anıyor. Herkesi saygıyla selamlıyorum.